en-Namusu’l-Akvem / Ömer Lütfü Efendi
90.00TL
150.00TL
Elinizdeki, Ömer Lütfi Efendi’ye ait olan en-Nâmûs’ul Akvem li-Sa’âdet'il-Ümem isimli eser, İslam siyaset düşüncesi alanında değerlendirilen bir kitaptır. Eser, İfâde-i Müellif, Mukaddimât ve Hulâsa-i Kelâm kısımları hariç tutulduğunda 31 başlıktan müteşekkildir. Eserde tarihî süreçte Doğu ve Batı münasebetinin ele alındığı görülür. Yazar Şark ve Garb milletlerine dair değerlendirmelerde bulunduktan sonra...
Elinizdeki, Ömer Lütfi Efendi’ye ait olan en-Nâmûs’ul Akvem li-Sa’âdet'il-Ümem isimli eser, İslam siyaset düşüncesi alanında değerlendirilen bir kitaptır. Eser, İfâde-i Müellif, Mukaddimât ve Hulâsa-i Kelâm kısımları hariç tutulduğunda 31 başlıktan müteşekkildir. Eserde tarihî süreçte Doğu ve Batı münasebetinin ele alındığı görülür. Yazar Şark ve Garb milletlerine dair değerlendirmelerde bulunduktan sonra insanın vazifeleri, nefis temizliği, Müslümanların birbirlerine karşı görevleri, zımmilere karşı sorumlulukları gibi konuları ele almıştır. Bu başlıkların bir kısmı İslam ahlâkı ile yakından ilişkilidir. Dolayısıyla Müslüman toplumların iyi, temiz, ahlaklı bir toplum haline gelebilmelerinin Müslümanların toplumda yaygın olan bidatlardan sakınmaları, bunların ortadan kaldırılması için çaba harcamaları ile olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bidatların Batılılar tarafından birer alay konusu haline getirilmesi de yazarın Müslümanları en çok tenkid ettiği başlıklar arasında yer almaktadır. Bununla birlikte Müslümanların üzerlerine düşen vazifeleri yapmaları ile toplumun ancak düzelebileceğinin üzerinde de durulmuştur. Problemlerin üstesinden gelinebilmesinin, sadece Müslümanların birbirleri ile olan münasebetleri ile sınırlı olamayacağı, toplumda belli bir düzelmeyi sağlasa bile bunun yeterli kabul edilmemesi gerektiği, aynı zamanda siyasi olarak da sıkıntıların çözümüne katkı sunulmasının lüzumuna işaret edilmektedir. Bu açıdan bir yol haritası çizmeye çalışan Ömer Lütfi Efendi’nin âyet ve hadislere konu bütünlüğü içinde çokça başvurması dikkati çekmektedir. İslam medeniyetinin kurucu unsurlarından olan tevhid ilkesini de bu çerçevede ele alarak değerlendirmiştir.