Mekânı Paranteze Almadan... / Âkif Emre
292.50TL
450.00TL
Anadolu’daki insan mekân ilişkisinin kendine özgü bir ruhu olduğunu düşünürüm. Bu ilişkiyi farklı kılan, her birimizin kendi oluş macerası olduğu gibi, buraya özgü hatıraların, sevinçlerin, hüzünlerin hulasası olsa gerek. Zaten “bizi biz yapan” diye başlayan zamanla içi boşaltılan her ne ise, o, “acı ve sevinçlerin ortak paydası” değil midir? Zaferler...
Anadolu’daki insan mekân ilişkisinin kendine özgü bir ruhu olduğunu
düşünürüm. Bu ilişkiyi farklı kılan, her birimizin kendi oluş macerası
olduğu gibi, buraya özgü hatıraların, sevinçlerin, hüzünlerin hulasası
olsa gerek. Zaten “bizi biz yapan” diye başlayan zamanla içi boşaltılan
her ne ise, o, “acı ve sevinçlerin ortak paydası” değil midir? Zaferler
kadar bozgunlar, buraya özgü biricikliğimiz kadar iç içe geçen
çeşitliliğimiz... Müslüman Anadolu insanı buranın birikimini
harmanlayıp, var olanı yok etmeden onunla birlikte ve onun içinde yeni
bir medeniyet geliştirirken başka bir paradigma da üretti. Muhtemelen
tüm İslâm coğrafyasında buna benzer hal farklı şekillerde tezahür etti.
İslâm şehri kurulurken mekânla, coğrafyayla, farklı ve tamamen kendine
özgü bir ilişki geliştirdi. Bu paradigmaya dayanarak mekânı paranteze
alan bir insan-mekân ilişkisi geliştirdi. Şehirlerimize anlam katan,
mekândan bağımsız solukladığımız ve her seferinde bize ilk kez hissi
veren espri; mekânı paranteze alan derin sezgi ve idrak olsa gerek.
Fiziksel yapısının ötesinde, geri planda, “her şey yerli yerinde” hissi
veren, abartı, güç gösterisinden kaçan âlem tasavvuruyla birlikte
düşünmeden bunu idrak etmek imkânsız geliyor bana... Anadolu’nun,
Balkanlar’ın pek çok yerinde yatır, türbe, makam türünden kimi efsanevi,
kimi gerçek o beldeyi Müslümanlaştıran “işaret taşlarına” bolca
rastlanır. Bunlar, bir kısmı belli bir gerçekliğe tekabül etse bile
halkın muhayyilesinde adeta kutsanarak, efsaneleştirilerek o mekânla
metafizik bağ kurmayı mümkün kılan tapulardır. Bilincinin
derinliklerinde bu masalsı tarih anlatısı, halkın buralardaki
aidiyetinin, kimliğinin önemli bir paçasını oluşturur. Bütün sahteliği,
abartısı, gösterişçiliğiyle tarihi duyumsama peşindeki insanımızı
aptallaştıran turizmin iğvasına karşı, mekânı paranteze alan ruhun
esintisini hissettiremezsek bu topraklarda ruhen ve fiziken mülteci
olmaya mahkûm oluruz