Kardeşim! Allah, Hz. Musa'ya "Evlerinizi kıble yapın ve namazı kılın." buyurdu. Hz. Musa, ümmetini bu evlerde kılınan namazlar ve yapılan dualarla Kızıldeniz'i geçmeye hazırladı. Denizleri yaratacak, Medine'yi kuracak, Mekke'yi fethedecek kadrolar gökten gelmeyecek; Müslümanlar kendi evlerinde yetişecek. Bu yüzden aklın ve ruhun, evdeki mobilyanın rengine veya perdelerin tarzına değil, namaz ve cihad programının Erkam bin Ebi Erkam'ın evine ne kadar benzediğine odaklanması gerekir.

Günahlar, Allah ile kul arasında bir perdedir. Perdeler görüşü engellediği gibi günahlar da Allah ile iletişimi engeller. Gözü, dili, kulağı, eli haramdan korunan kullarla Allah arasında perde yoktur. Allah-u Ekber dediklerinde Cennet'e girmek gibi namazın dünyasına girmiş olurlar. Suyla maddi abdesti aldıkları gibi, günahlardan uzak durarak manevi abdestlerini de alırlar. İşin, eşin, meşguliyetin, akşam eve dönen çocukların varlığı veya bir gün olacak olanlar önemli olabilir. Ancak davanızı sevgiyle bağlanmış olmalısınız. Hicretse hicret edin, sürgünse sürgün... Başınıza geleceklerden korkmayın! Tebliğe çağrıldığınızda "bahaneler" veya mazeretler bulmayın. Kendinizi fildişi kulesine çekmeyin, milletten ayrı yaşamayın! Zahirde halkla birlikte olun, hakikatte Allah ile birlikte olun. Rabbinizden gafil olmayın. Dağlara, taşlara hep Allah'ın kudretini gözlemleyen bir bakış açısıyla bakın. Peygamber taşlandığında ayakta kalmayı veya her defasında ayağa kalkmayı anlatmak kolaydır. Mühim olan aynı durum size geldiğinde ayakta kalabilmektir. Sebep planında yapmanız gerekenleri yaptıktan sonra Rabbınıza güvenin ve Hz. İbrahim gibi ateşe atılmış olsanız bile umutsuz olmayın!