Ark Dergisi / Sayı 2 / Millet Tarlasını Donatmak

  • 110.00TL

    120.00TL

    • ماركة: Ark Dergisi
    • التوفر: في الأوراق المالية
    • Sayfa Sayısı: 84
    • Ebat: 16.5 | 22.0

    İÇİNDEKİLER Editör’den Acziyet ve Güç – Saadeddin Ustaosmanoğlu Fikirde Takva - Tayfa Sohbetleri Necip Fazıl ve Mektûbât Süzme ve Fikirde Suret Buldurma - Abdurrahman Hacımelek DOSYA: BİR AYNİYETİN İKİ YÜZÜ5.1- Donatmaya Mecburuz 5.2- Siyadet ve Hikmet - Abdurrahman Hacımelek 5.3- Büyük Doğu'da Mimarlık ve Plastik Sanatlar - Ömer Faruk Akman...

    İÇİNDEKİLER

    1. Editör’den
    2. Acziyet ve Güç – Saadeddin Ustaosmanoğlu
    3. Fikirde Takva - Tayfa Sohbetleri
    4. Necip Fazıl ve Mektûbât Süzme ve Fikirde Suret Buldurma - Abdurrahman Hacımelek
    5. DOSYA: BİR AYNİYETİN İKİ YÜZÜ
      5.1- Donatmaya Mecburuz

    5.2- Siyadet ve Hikmet - Abdurrahman Hacımelek

    5.3- Büyük Doğu'da Mimarlık ve Plastik Sanatlar - Ömer Faruk Akman

    5.4- Alimler ve Veliler Kitabı Üzerine Mülakat

    5.5- İktisadi Düşünceler Üzerine Denemeler - Ali Azizoğlu

    1. Olmayan Mimarlık Tarihimiz Üzerine - Ömer Faruk Akman
    2. Batı Mimarlığına “Cam”dan Bakmak - Sinan Çelebi
    3. Silahlar Sustuğu Zaman - Mehmed İzgi
    4. Mekâna Dair - Yahya Lütfullah İsmetoğlu
    5. Son Gülen İyi Güler-1  – Mehmed İzgi
    6. Bekleme Devri
    7. Dua - Rabbim, Nasip Et

    Editör’den 

    İlk sayımızla ne kadar teveccüh gördük? Ölçecek alet yok. Kelleler sayılabilir; samimiyetle hüsn-ü kabuller ve dualar ise bizim için adede “değmez”, adede gelmez. “Gel gör, kaç füzeye denk, bir müminin duası”… Çevremizde beğenildik. Yeni bir hamle olarak bizi de şaşırtan kabulleri gördük. Dileğimiz, daire daire böyle çoğaldığını önümüzdeki sayılarla görmek.

    Suriye’de fetih günlerinden halihazıra, kim bilir kaç hikmet salkım-saçak açılıyor da, biz ne ilimde ne fikirde bekleneni bilemeyen ve veremeyenler, neleri kaçırıyoruz. Evet akıl almıyor! Ama Gazze’de ne oluyor? Hakîmler birer ikişer dile getiriyorsa da, bir kulaktan girip diğerinden çıkıyor. Böyle de olması gerekiyor. O muntazır, gelecek de insanların çoğunun farkında olmayacak ya!

    Bu üç ay içinde elimize yeni geçen şu velî kelâmının belirttiği korkuya bakar mısınız: “Çok merak etmeyin. Haliç’in molla kanından kırmızıya dönmesinden geldiğini anlarsınız!” Eskiden kadılık böyle korku sebebi idi, şimdi mollalık-İslâmî ilimleri meslek halinde gütme… Acaba ne ve neden oluyor? Neyi eksik veya fazla yapıyorlar da Haliç’in rengini değiştirecek kanları? Ve bu söz molla olmayanları hiç mi bağlamıyor? Her halükarda “Aman efendim, aman!

    “…

    Göz görmez aydınlıkta;

    Âsümanedek duman.

    Yer dumanmış ne çıkar,

    Duman dolu âsüman.

    Türk evi delik deşik;

    Yıkık dökük hânüman.

    Duraksız itiş kakış;

    Süresiz karman - çorman.

    Anne çocuk doğurur,

    Köpek soyundan azman.

    Beyinler zıpzıp kadar,

    Mideler koskocaman.

    Boş lâf, hep dalga dalga;

    Uçsuz bucaksız umman.

    Çıkamaz meydanlara;

    Camide mahpus iman!

    Kutsal kitaptır fuhuş;

    Ahlâk, okunmaz roman.

    Tarih, kontra gerçeğe;

    Hürriyet hakka düşman.

    Böyle uzayıp gidiyor “Aman” şiiri... Ne olması lâzım? O ne ki, o olunca herşey olur? O ne ki, o olmayınca diğer herşey olsa da hiçbir şey olmaz?

    Manzara böyleyken geldiğinde sadece mollaları mı mesul görecek sence, genç adam?

    Belki sen ve ben de Marmara’yı…

    Eman Allah’ım, eman!

    Phone
    WhatsApp